29 Aralık 2010 Çarşamba

DOĞUŞ BAYRAMI 2010





KARANLIK KOYULAŞTIKÇA IŞIK DAHA GÜÇLÜ PARLAR

Acaba Dünya’nın içinde bulunduğu durumu nasıl tasvir edersiniz? Ne haldeyiz?
Ekonomi, siyaset, sağlık, ahlak, maneviyat, değerler, öncelikler, ilişkiler.....

Tek kelimeyle Dünya “ÇÜRÜYOR” Dünya üzerinde kıtalar, kıtalarda ülkeler, ülkelerde şehirler ve şehirlerde insanlar var. Dünya Çürüyor demek aslında insanlık çürüyor demektir. Hem kendimizi hem de birbirimizi çürüyütoruz. Diğer ifade ile dejenere oluyoruz! Bireysel olarak yaşantılarımıza da baktığımızda dejenere olan yani bozlulan çürüyen noktalar görme ihtimalimiz yüksektir.

Tarih sahnesine baktığımızda...
*İyilik zamanı vardı, kötülük zamanı,
*Bilgelik zamanı vardı, aptallık zamanı vardı
*İnanç vardı, şüphe vardı
*Karalık çağ vardı, aydınlanma zamanı vardı
*Karamsarlık vardı, umut vardı!

Çağımızda da aynı şeyler devam ediyor. Ülkemizde ve dünyada bazı konularda herşey çok iyi görülebilir ama bazı konularda hiç bukadar kötü olduğumuzu görmemiştik.

İsa’dan yaklaşık 750 yıl günümüzden de 2750 yıl kadar önce benzer sıkıntı ve baskılar altında olan İsrail halkından bir kişi Tanrı’nın gelmiş geçmiş en yüce bildirisini insanlığa aktardı. Peygamber Yeşeya şunları iletti:

YEŞEYA 9:2-7
2 Karanlıkta yürüyen halk Büyük bir ışık görecek; Ölümün gölgelediği diyarda Yaşayanların üzerine ışık parlayacak.
3 Ya RAB, ulusu çoğaltacak, sevincini artıracaksın. Ekin biçenlerin neşelendiği, Ganimet paylaşanların coştuğu gibi, Onlar da sevinecek senin önünde.
4 Çünkü onlara yük olan boyunduruğu, Omuzlarını döven değneği, Onlara eziyet edenlerin sopasını paramparça edeceksin; Tıpkı Midyanlılar`ı yenilgiye uğrattığın günkü gibi.
5(Çünkü) Savaşta giyilen çizmeleri Ve kana bulanmış giysileri Yakılacak, ateşe yem olacak.
6 Çünkü bize bir çocuk doğacak, Bize bir oğul verilecek. Yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü*fı*, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak.
7 Davut`un tahtı ve ülkesi üzerinde egemenlik sürecek. Egemenliğinin ve esenliğinin büyümesi son bulmayacak. Egemenliğini adaletle, doğrulukla kuracak Ve sonsuza dek sürdürecek. Her Şeye Egemen RAB`bin gayreti bunu sağlayacak.

İşte bu vaat edilen kişi, yani İsa Mesih 2000 yıl kadar önce beden alarak aramıza geldi. Ve yukarıda tasvir ettiğimiz gibi karmakarışıklık ve sıkıntı içindeki halka bir yaşam soluğu oldu. Tanrı’nın harika işi, berbat dünyamızda göründü.
Tanrı’nın harika işi dünyanın berbat durumundan çok çok iyiydi. Elçi Yuhanna’nın İncil’de açıkladığı gibi “Işık karanlıkta parlar. Karanlık onu alt edemedi.” Yuhanna 1:5
Dünyanın en koyu karanlığı bile bir mum ışığını alt edemez. Hatta karanlık ne kadar koyu ise ışık o kadar güçlü parlar.

Zifiri karanlık bir ortamda bulundunuz mu? Hiçbir şey göremezsiniz. Mekanda kim var kim yok bilemezsiniz, renkleri göremezsiniz. Hatta karanlık birçok ilizyon ve halisinasyon üretier. Tek bir ışık yada mum yakarsanız ortam aydınlanır ve görmeye başlarsınız. Işığın gücü arttıkça çok açık ve net görürsünüz. Nereye gidip nereye gitmeyeceğinizi görürsünüz.

Kendisi Işık olan Tanrı’nın krallığı için de bu geçerlidir. Karanlık sadece ilizyon üretir ve bizi yanıltır. Sonunda çok acı çekeriz ve en sonunda da ruhsal ölüm yolunda ilerleyip yok oluruz. Taki ışık gelene kadar kaybolmuş bir şekilde yaşarız. Güneş’in ışığı gezegenimizi, hatta gezegenleri aydınlatır. Yaşam ve ısı verir. Tanrı’nın müjdesi, dünyanın kötü haberlerinin üstesinden gelebilir. Dünyanın ışığı İsa Mesih’tir.

I.Korintliler 15:7
I.Yuhanna 5:4

Işık umut verir ama karanlık umut tüketir!


“Karanlıkta yürüyen halk büyük bir ışık görecek; Ölümün gölgelediği diyarda yaşayanların üzerine ışık parlayacak.”

Bu sözler bugün bize tekrar umut ve sevinç vermeli. Çünkü vaadedilen Işık yani İsa Mesih doğdu!

Belki bazen ruhsal yaşantılarımızda Işık mevcut olsa da bir kara bulut yığını ışığı kesmeye çalışabilir. Şunu bilmeliyiz ki orada duran koyu karanlık bir bulut olsa da bulutun arkasında güçle parlayan ve adı Güneş olan bir yıldız var. Ruhsal hayatımızda da sıkıntılar, denenmeler, kötü haberler, ayrılık, hastalık, ölüm dahi olsa güçle parlayan ve adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olan İsa Mesih vardır.

Umudunuzu yitirmeyin, imanınızı zayıflatmayın. Vaftizci Yahya, yani İsa Mesih’in yolunu hazırlayan peygamber, hatta İsa Mesih’i vaftiz eden kişi bile şüpheye düşmeye başladı ve imanı karanlık bulutların gölgesinde kaldı. Matta 11:3-6

Tanrı’nın iyi haberi; İsa Mesih laneti şifaya, umutsuzluğu umuda, karanlığı ışığa çevirir.

Dünyada iki takım oynuyor. Birisi karanlık, diğeri ışık, birisi hep kötü haberle dolu, diğeri ise iyi haberle. Sizce hangi takım kazanacak? Elbette IŞIK!

Doğuş Bayramınız Kutlu Olsun!

28 Aralık 2010 Salı

BEN NİÇİN DOĞDUM? YAŞAM AMACIM NEDİR? YAŞANTIM BU DÜNYAYA BİR ŞEYLER KATIYOR MU?

Gerçekten de niçin yaratıldığımızı biliyor muyuz? Aslında bu soru hiç de yeni bir soru değildir. Yüz yıllardır hatta bin yıllardır insanoğlu sık sık bu soruyu evirip çevirip kendisine sormuştur. İyi tanıdığımız Yeremya Peygamber de aynı soruyu 2000 yıl kadar önce sormuştur

Yeremya 20:18
“Neden ana rahminden çıktım?
Dert, üzüntü görmek, ömrümü utanç içinde geçirmek için mi?”

Büyük ihtimalle sizler de kendinize bu soruyu kimi zamanlar sorduğunuz olmuştur.
Acaba sadece problemlerle mücadele etmek için mi doğdum?
Acaba stres, kalp ağrısı ve baş ağrısı ile mi hayatım devam edecek?
Acaba hayatın gerçek anlamı nedir?

BİR PROFESÖR'ÜN ARAŞTIRMASI!
Bir üniversitede felsefe profesörü olan Dr. Hugh Moorehead bir gün dönemin en entelektüel 250 düşünürüne şu basit soruyu yöneltti. “Acaba hayatın anlamı nedir?” dedi. Ve yanıtları yayınladı. Bazıları bazı sebepler yazdılar, bazıları tahminlerde bulundular, bazıları da bu konuda daha derin düşüneceklerini bildirdiler. Bazıları ise “Dr. Moorehead eğer bu soruya bir cevabınız varsa biz de öğrenmeyi çok isteriz” dediler. Bazıları ise çok karamsar bir şekilde yanıtladılar. “Isaac Asimov şöyle dedi “Şimdiye kadar görebildiğim kadarıyla hiçbir amaç yok” dedi. Amaçsız bir hayat çok anlamlı olmayacaktır.
Bazıları ise mistik cevaplar bulmaya çalıştılar ve “kendine bak”, “kendine odaklan, anlam sende saklı” demeye başladılar. Birçok değişik görüşler çıktı. Birisi “Ben sadece hayatta kalma amacına sahibim” dedi. Hedonistler ye, iç, eğlen. Yarın son günün olabilir demeye başladılar. Materyalistler ise “Yaşam amacım kazanmaktır” derler. Değerin sahip olduklarınla ilgilidir derler. Dost kitap evine gidip birkaç kitap alarak yaşam amacı oluşturabilirsiniz. Ya da Greenpeace üye olup dünyayı kurtarabilirsiniz..
Amaç oluştur, rüyalarını keşfet, onun için yaşa, başarılı ol, asla pes etme… Fakat bunların hiçbiri ana sorumuzun cevabı değildir. “Hayatımın anlamı nedir?” Çünkü amaç bizim kişisel gücümüz ve hedeflerimizden çok ama çok büyüktür, o amaç bizim kişisel sevinç ve esenliğimizden çok çok büyüktür.
Tanrı tarafından yaratıldınız. Tanrı tarafından ve Tanrı için yaratıldınız. Dünyaya O’nun amacı için yerleştirildiniz ve bu gerçeği anlayana kadar da bu hayat size çok anlamlı gelmeyecektir.
Peki cevap nedir???Neden yaşıyoruz? Neden bu gezegende, şu anda, 2010 yılında yaşıyoruz? Şu ayete bakalım Süleymanın Özdeyişleri 16:4 “RAB her şeyi amacına uygun yapar”. “Kendi amacına”uygun yapar. Tanrı hiçbir şeyi amaçsızca yapmadı. Tanrı’nın bizler için amaçlarına birlikte bakalım.
Efesliler 1:4 “O kendi önünde sevgide kutsal ve kusursuz olmamız için dünyanın kuruluşundan önce bizi Mesih`te seçti”. Ne harika bir mesaj! Tanrı sizi sevmek için yarattı.


1-Tanrı tarafından sevilmek üzere yaratıldım.
Bu sizin dünyada yaşamaca amacınızın en önemli sebeplerinden birisidir. Tanrı sevgidir! Tanrı’nın ne bana ne de sizlere aslında ihtiyacı yoktur. Sadece bizi sevdiği için yarattı. O’nun yalnızlığını doldurmak değildi amaç. SEVGİYDİ!

Soruyu söyle soralım. Acaba yaşamam önemli mi?
Yeşeya 49:4a “Ama ben, “Boşuna emek verdim” dedim, “Gücümü boş yere, bir hiç için tükettim.”
Yeşeya zayıf ve düşkünken bu sözleri yükseltti. Ama bir kişi sürekli hayatıyla ilgili böyle düşünüyorsa gerçekten durumu değerlendirmek gerekir.

TANRISAL “ŞEYLER”

Bazı şeyler sır gibidir. Çevrenize bakın, elma çekirdeğinden çıkan elmayı düşünün, meyve ağaçlarının neden bazı mevsimlerde ürün verip bazı mevsimlerde vermediğini, tırtılın nasıl kelebek olduğunu, ya da 9 ay kadar anne karnında gelişip doğan bebeği düşünün. Bunlar Tanrısal işler… Belki bazılarınız botaniği ya da biyolojiyi açıklayabilir ama yaşamın kendisini kim açıklayabilir? Evren hakkında ne düşünüyorsunuz? Milyarlarca ışık yılı mesafeler ve yıldızlar…Ya da boş bir mezar!!!!! Boş bir mezar da Tanrısal bir şeydir.
Mezar boştu çünkü İsa Mesih zafer kazandı, Mezar boştu çünkü Tanrı Mesih’inin yaşamasını istedi, Mezar boştu çünkü Tanrı’nın İsa M. İçin bir planı vardı. Bizler de biliyoruz ki tekrar ölmemek üzere öleceğiz ve bir gün dirileceğiz. Biz yani İsa Mesih’e iman edenler bir anlamda asla ölmeyeceğiz. Biz asla ölmeyeceğiz, hayatımız önemlidir, diyelim. Yaşam amacımız sonsuzdur!!!
Mezmur 139:16b “Bana ayrılan günlerin hiçbiri gelmeden, Hepsi senin kitabına yazılmıştı”.
Mezmur 33:11 “Ama RAB`bin planları sonsuza dek sürer, Yüreğindeki tasarılar kuşaklar boyunca değişmez”.

Tanrı bizler için uzun vadeli planlara sahiptir. İnanılması gereken harika bir gerçektir. Sadece bu dünyadaki değil gelecek yaşamı da kapsayan planlar…Yani planlar sizin ölümünüzle sona ermeyecektir…Haleluya!!!
II.Korintliler 5:1 “Biliyoruz ki, barındığımız bu dünyasal çadır yıkılırsa, göklerde Tanrı`nın bize sağladığı bir konut -elle yapılmamış, sonsuza dek kalacak bir evimiz- vardır”.
Özdeyişler 9:6 “Saflığı bırakın da yaşayın, Aklın yolunu izleyin (Hayatın anlamının yolunu izleyin).”
Yaşamın önemlidir, çünkü sonsuzluk için yaratıldın.
Özdeyişler 9:10 “RAB korkusudur bilgeliğin temeli. Akıl Kutsal Olan`ı tanımaktır.”
Amacımı bulmak Tanrı’yı daha çok tanımakla mümkündür.
Efesliler 1:11-12 “Her şeyi kendi isteği doğrultusunda düzenleyen Tanrı`nın amacı uyarınca önceden belirlenip Mesih`te seçildik. Öyle ki, Mesih`e ilk umut bağlayan bizler, O`nun yüceliğinin övülmesi için yaşayalım.”.
Koloseliler 1:16” Nitekim yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen her şey -tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar- O`nda yaratıldı. Her şey O`nun aracılığıyla ve O`nun için yaratıldı.”

Tanrı’yı daha çok tanıdıkça O’nun yollarını ve kendi yaşam amacınızı daha çok anlayacaksınız.

Yeremya 17:7-8 “Ne mutlu RAB`be güvenen insana, Güveni yalnız RAB olana! Böylesi su kıyılarına dikilmiş ağaca benzer, Köklerini akarsulara salar. Sıcak gelince korkmaz, Yaprakları hep yeşildir. Kuraklık yılında kaygılanmaz, Meyve vermekten geri durmaz.”

KALP SAĞLIĞI -2-

KALP HAKKINDA BİLGİ





Yeryüzünün en mükemmel yapıya sahip pompası, şu anda sol göğsünüzün hemen altında çalışmaktadır. Kalp, akıl almaz tasarımı ve durmak bilmeyen atışlarıyla, 1 gün içinde vücudumuzdaki bütün kanın 1000 tam devir yapmasını sağlar.
Vücudunuzdaki durmak bilmeyen pompa günde 24 saat hiç durmadan çalışır. Bu pompanın vücudunuzun ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için kendi elektrik sistemini kullanarak çalışmaya başlaması ve 1 saatlik sürede orta büyüklükteki bir arabayı, yerden yaklaşık 1 m. yüksekliğe kaldırabilecek kadar enerji üretmesi gerekmektedir. İşte bu sıradışı pompa kalbinizdir. Kalp dış görünüş olarak aşağı-yukarı yumruğunuz büyüklüğünde, etten yapılmış bir pompadır. Ancak kapasitesi düşünüldüğünde, dünyadaki en güçlü, en uzun ömürlü ve en verimli iş makinesi olduğu anlaşılacaktır. Bu nitelendirmenin çok fazla nedeni vardır. Öncelikle kalbin çalışırken kullandığı güç muazzamdır. Bu güç sayesinde kalp, kanı 3 metre kadar yukarı sıçratabilir. Kalbin kapasitesini şöyle bir örnekle daha da netleştirebiliriz. Kalp, bir saatlik zaman zarfında, orta boy bir arabayı yerden yaklaşık bir metre yukarı kaldırmaya yetecek kadar enerji meydana getirebilir.

Ancak kalbin en önemli özelliği durmak bilmeksizin çalışabilmesidir. Kalp dakikada 70 kere ve her yıl yaklaşık 37 milyon kereden fazla hareket eden bir kastır. Bir insanın ortalama hayatı boyunca ise yaklaşık 2.5 milyar vuruş yapar ve yaklaşık 300 milyon litre kan pompalar. Bu da 10 bin adet petrol tankerini dolduracak sıvı miktarına eşittir. Kalp, uyuduğunuz zaman bile saatte yaklaşık 340 litre kan pompalar. Bir başka deyişle kalbimiz bir arabanın yakıt deposunu saatte 9 kere doldurur. Bedensel hareketler sırasında, örneğin koşarken, temposunu daha da artırır ve saatte yaklaşık 2 bin 270 litre kan pompalar.

>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

Kalbimiz 200-300 gr arası ve yaklaşık 10 cm’lık bir kas yumağı olmasına rağmen görevi ciddidir. Aynı zamanda hem Tanrı hem de bizim için çok önemlidir. Bu sebeple kalbimize iyi bakmakla yükümlüyüz. Temiz tutmalı ve onu korumalıyız.
Kalp tüm hücrelerin yaşaması için onlara oksijen gönderen organımızdır. Ama geçen hafta dediğimiz gibi birçok insan aynı zamanda kalp problemi yüzünden yaşamlarını yitirmektir.

Kalp krizi
Peki bu bağlamda hepinize şu soruyu sormak istiyorum? Aranızdan hiç kalp krizi geçirdiniz mi? Aslında şöyle sorumu düzeltmeliyim, ruhsal bir kalp krizi geçirdiniz mi? Hiçbirimiz istemeyiz değil mi? Kulağınıza nasıl geliyor? Ruhsal kalp krizi…..

Acaba ruhsal bir kalp rahatsızlığı çekiyor muyuz? Fiziksel rahatsızlık hissedince doktora gider birkaç testten geçer durumumuzu öğreniriz, ama ya ruhsal kalp krizinde ne yapacağız?
Yaratılış 6:5-6’i okuyunca ne görüyoruz? Rab neden üzüldü ve tufan gönderdi? Ayetleri okuyalım.
5 RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte. 6 İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı.

8.bölüm, 21. Ayette kalbimizle ilgili güzel bir bilgi var.
21 Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: “İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim.22 Dünya durdukça Ekin ekmek, biçmek, Sıcak, soğuk, Yaz, kış, Gece, gündüz hep var olacaktır.

Matta 15:7’de düşündürücüdür. “Ey ikiyüzlüler! Yeşaya`nın sizinle ilgili şu peygamberlik sözü ne kadar yerindedir: `Bu halk dudaklarıyla beni sayar, Ama yürekleri benden uzak”.
Dinci liderlerin bazılarında görülen problemdir. Bu ayetlerde ferisilerin öğrencilerle tartışması var. Ellerini yıkamayan öğrenciler eleştiriliyor.


Matta 15:17-20
“Ağza giren her şeyin mideye indiğini, oradan da helaya atıldığını bilmiyor musunuz?18 Ne var ki ağızdan çıkan, yürekten kaynaklanır. İnsanı kirleten de budur.19 Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, fuhuş, hırsızlık, yalan yere tanıklık ve iftira hep yürekten kaynaklanır.20 İnsanı kirleten bunlardır. Yıkanmamış ellerle yemek yemek insanı kirletmez.”

İnsanın içine girenler değil içinden çıkanlar yani yüreğimizden gelenler kirletir. Öyle bir ruhsal yemek vardır ki insanı gerçekten kirletir. Bu yemeğin baş aşçısı da Şeytan’ın ta kendisidir. Bu yemeğin içinde, 19 ayette yazan yemekler, denemeler vardır. Bu yemek ruhsal olarak bizleri olağan üstü bir şekilde yağlandırır ve bizi yavaş yavaş ölüme götürür. Bu yemeği her yediğimizde yüreğimiz biraz daha yağ bağlar. Efesliler 2:2’de yazılanlar da bu görüşü bize açıklar.
“1-2 Sizler bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ölüydünüz. Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız.”

Özellikle itaatsizlik, söz dinlemezlik Şeytanın hazırladığı en güzel yiyeceklerden birisidir. Tıpkı Adem ve Havva’nın yasak meyveyi yemesinde etkin olan ruh bugünde bizler için etkindir.
Bir kalbin tanımını birlikte okuyalım: Grekçede Kardia, kardio yani kalp vücudun en önemli parçası sayılabilir. “Levililer 17:11 Canlılara yaşam veren kandır!”Etin canı kandadır der. Kalp yaşam kaynağı…

Matta 13:13-15
13 Onlara benzetmelerle konuşmamın nedeni budur. Çünkü, `Gördükleri halde görmezler, Duydukları halde duymaz ve anlamazlar.`14 Böylece Yeşaya`nın peygamberlik sözü onlar için gerçekleşmiş oldu: `Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız, Bakacak bakacak, ama hiç görmeyeceksiniz!15 Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, Kulakları ağırlaştı. Gözlerini kapadılar. Öyle ki, gözleri görmesin, Kulakları duymasın, yürekleri anlamasın Ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim.`

Bu tip insanlar gözleri görmeden gezerler, kulakları işitmeden gezerler, yürekleri de duygusuzlaşmıştır yani Grekçe çevirisine göre kalınlaştı, yani yağ başladı anlamına gelir. Kalbi yağlanan insanın hayatı da yağlanır, motivasyonları da yağlanır, işleri de yağlanır, doğru yolu takip edemez olurlar ve yavaş yavaş ruhsal ölüme doğru gider. Kutsal Kitap yürek hakkında çok şey söyler dedik. Biliyorsunuz Firavunun yüreği Rab tarafından sertleştirildi.

Romalılar 2:5’de kendi yüreğimizi nasıl sertleştirdiğimizi görürüz.
İnatçılığın ve tövbesiz yüreğin yüzünden Tanrı`nın adil yargısının açıklanacağı gazap günü için kendine karşı gazap biriktiriyorsun.

Mezmurlar 39:5 Yalnız bir karış ömür verdin bana, Hiç kalır hayatım senin önünde. Her insan bir soluktur sadece, En güçlü çağında bile. *

Yeşeya 64:6 Yürek her şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez, Onu kim anlayabilir?

Romalılar 8:7 Çünkü benliğe dayanan düşünce Tanrı`ya düşmandır; Tanrı`nın Yasası`na boyun eğmez, eğemez de...

Peki RAB yüreğimizi nasıl iyileştirir?
Hezekiel 36:25-27 Kalp transferi
Romamlılar 2:28-29 yüreğin kötü işlerden sünneti.
İbraniler 4:12-13 Tanrı’nın sözü….
Yoel 2:12-14…Rabbe dönmek.
Matta 5:8 Yüreği temiz olan Rabbi görecekler..
Matta 22:37 tüm yüreğinle Rabbi sev…
Mezmur 51:10 Temiz bir yürek yarat Rab….

KALP SAĞLIĞINIZ NASIL? -1-



Ülkemizde aşağı yukarı günde 600 kişi kalp krizinden yaşamını yitirmektedir. Tanrı insanlara tıp alanında özellikle kalp durumunun tespiti ve tedavisi konusunda muazzam bir olanak ve anlayış vermiştir. Özellikle bu konuda arkadaşım ve kilise kardeşim Necmi’yi sık sık hatırlıyorum. Kardeşimizin kalbi değişmişti. Hiç de kolay olmayan ve yüksek riskli tedaviden geçmişti.

Tıp
Doktorlar bir insanın kalbini durdurup sonra tekrar çalıştırabiliyorlar. İnsan düşününce şaşırıyor gerçekten. Örneğin insanın bacağından bir damar alıyorlar, kalbi durduruyorlar damarı değiştirip tekrar çalıştırıyorlar… Birkaç gün sonra hasta taburcu olup hayatına devam ediyor.
Kutsal Kitap’ta
Kalp/yürek kelimesi Kutsal kitapta da yüzlerce kez geçer. Kutsal Kitap’ın İbranice çevirisinde sadece Eski Ahit kısmında kalp sözünün eş anlamlısı 840 defa geçer. Yani Tanrı kalbimizle yakından ilgileniyor.

Kalp nedir?
Bazen kalp sadece kan pompalayan organ olarak tanımlanır. Çoğu zaman da duygularımızın merkezinde duran organ olur. Bazen de kişiliğimizi, iç varlığımızı ifade etmek için kullanırız. Fakat bir şey kesindir; eğer yürek sağlığımız iyiyse, biz şefkatli, teşvik edici, işbirlikçi ve sevgi dolu oluruz. Eğer yürek durumumuz ruhsal olarak fakirse şefkatsiz, teşvik kırıcı, ayrılıkçı ve sevgisiz olabiliriz.

4 Kalp şekli:

I.SERT BİR YÜREK. Efesliler 4:17-19
A) Üç anahtar kelime
1)Karanlık-Karanlıkla sarılmış bir yürek. (Genellikle isteyerek).
2)Yabancılaşma/körleşme-Nasırlaşmak, sertleşmek.
3)Hissizleşmek, Duyarsızlaşmak-Nasırlaşmak.

B) Artık Kutsal Ruh’un uyarılarını hissedemez oluruz.
1) İmanlı kişi için bu bir hastalıktır.
2) Kayıp insanlar için ise bir tutsaklıktır. Birçok insan tanıdım. Kendilerinin kayıp olduklarını biliyorlar ama müjdeyi duysalar bile Kutsal Ruh’u hissetmiyorlar.

C) SERT bir kalbin belirtileri nedir?
1) Tanrı sözünden vaaz ve öğretişleri reddeder.
2) Merhametsizlik. Örnek verecek olursak Eriha’ya giderken, dövülüp soyulan adama yardım etmeyen din adamı (Kahin) ve Levili gibi davranır.
3) Kendi isteğini yapmayan kişilerle işbirliği yapmaz. Ferisilerin Mesih’e karşı olan tutumları gibi.

II.ÇÜRÜK YÜREK. MATTA 23:27-28
A)İsa Ferisilerle konuşuyordu. Onlar kendi mükemmel yaşayışlarından gelen gururla dolup taşıyorlardı (Kendi gözlerinde).
B)İsa onlara; dışarıdan beyaz ve harika görünüyorsunuz, içiniz ise çürümüş ve kipkirli diyordu. (İsrail’de mezarlar “yamaçları” temsil ederdi).
C) 1.Sam. 16:7 iki şey öğretir.
1)İnsanlar sadece bir çoban gördüler ama Tanrı bir kral gördü. Tanrı bizim potansiyelimizi bilir.
2)İnsanlar bir kişiyi super ruhsal olarak görebilir ama Tanrı onun içindeki her türlü kirliliği görebilir.

III.YAVAŞ ÇALIŞAN BİR YÜREK LUKA 24:13-26
A)Burada bahsi geçen iki adam ne günahkar, ne şeytani, ne çürük nede sertler. Onlar sadece kendi dertlerine, konularına gömülmüş ve birçok gerçeğin farkında değiller.
1)Onlar hayal kırıklığı içindeler ve teşvikleri kırılmış.
2)İsa hakkında her şeyi biliyorlardı.
3)İsa’nın bir kral olması ve kendi beklentilerine cevap vermesini bekliyorlardı.
B)Mezarda olan harika şeyler hakkında konuşuyorlardı ama hala olanların vermiş olduğu şaşkınlıktan kurtulamamışlardı.
C) Kalbimiz şunlar olduğunda yavaş çalışır:
1) Meşguliyet/telaş---Dünyasal hatta kimi zaman Tanrısal işlerle aşırı uğraştığımızda.
2) Tanrı’nın yapmasını beklediğimiz ama olmayan konularda yaşanan hayal kırıklıkları.




IV.ATEŞLİ BİR YÜREK LUKA 24:27-35
A) İsa ile söz aracılığı ile iletişime geçildiğinde.
B) İsa ile topluluk/paydaşlık aracılığı ile iletişime geçildiğinde
C) İsa’nın neler yaptığını başkalarına anlattığımızda
Unutmayın Tanrı yüreğimizle çok derinden ilgileniyor. Bizim de yüreğimize gereken özeni göstermemiz gerekiyor. Nasıl ki fiziksel olarak kalp yaşam için bir motor görevi görüyorsa ruhsal olarak da bize hız ve güç veren unsurdur. Ağız yürekten taşanı söyler ve yürek çürümeye meyillidir. Gereken özeni göstermezsek canlandırmak, onarmak zaman alır.
Rab sizi bereketlesin. Sağlıklı günler dilerim !

GELECEĞİMİZİ PLANLAMAK


Gelecekle ilgili planlarınız var mı? Nelerdir?


Biz Türkler genelde çok planlı, programlı yaşamaya alışkın değiliz. Belki “Akdeniz kültürü” dedikleri durum bizi de etkilemiştir. Eminim sizlerde kendinizi hiç beklemediğiniz bir anda bir misafir grubuyla, ya da yapılması gereken acil işlerin içinde bulursunuz. Ya da ertesi gün teslim edeceğiniz ödevi yetiştirme telaşıyla sabahladığınız olmuştur. Genelde plansız ve programsız yaşamlar bizleri çok yorar ve strese sokar. Şöyle bir örnekle olayı biraz daha açayım. Bir şirket müdürü yıllık raporları toplantıdan önceki en son güne bırakır ve son dakika sürprizleri ile her şey altüst olur.

Plansızlık hem stres yaratır hem de gelecek hakkında hatta bazıları için ertesi gün hakkında bile bir fikir oluşturamama problemi yaratır.
Bazen planlama uzun zamanımızı alabilir ama uzun vadede bizi rahatlatır. Çalıştığım şirkette genellikle her yılın sonunda gelecek yılın iş planını hazırlarız. Hangi projeler yapılacak? Hangi ay hangi proje üzerinde çalışılacak? Gereken finans için bütçeler hazırlanır… Yani bir sonraki yıl için hazırlık yapılır. Ya da yurt dışına yapacağım bir yolculuk için neredeyse bir yıl öncesinden planlamaya, randevular yapmaya başlarım. Neden böyle yaparım, çünkü işlerin ve yolculukların bir kâbusa dönmesine izin vermemek ve başarılı bir seyahat geçirmek için böyle yaparım.

PLANLAMA İYİDİR ve ÇOK ÖNEMLİDİR. ÇÜNKÜ;
1) NEREYE GİTMEK İSTEDİĞİNİZİ BİLMELİ ve
2) GİDECEĞİNİZ YERE NASIL GİDECEĞİNİZİ bilmelisiniz.
Bu iki temel madde hem kişisel yaşantımız hem de kilisemiz için önemlidir. Yani son dakikaya kadar bir şey yapmadan beklemek iyi değildir.
Bakalım Yakup bugün bizlere planlama hakkında ne söylüyor. Bu bölüm her birimiz için çok önemli bir bölümdür. Ne planladığınız fark etmez, belki gideceğiniz okulu seçmek, yeni bir iş başvurusu, evlilik, emeklilik, nerede tatil yapacağınız… Acaba bu konular planlama gerektirir mi? Hepsi de önemli, hepsi de planlama gerektirir. Ama nasıl?

Yakup okuyacağımız ayetlerde imanlı iş adamlarına sesleniyor. Belki çok zengin değiller ama orta sınıf olabilirler. Bizler iş adamı olmayabiliriz ama ilkeler hepimize yardım eder.
Burada bahsi geçen iş adamlarının planları çok “Tanrısal görünmüyormuş” ki Yakup onlara birkaç nasihatte bulunmuş.

Yakup 4:13-15 “Dinleyin şimdi, “Bugün ya da yarın filan kente gideceğiz, orada bir yıl kalıp ticaret yapacak, para kazanacağız” diyen sizler, yarın ne olacağını bilmiyorsunuz. Yaşamınız nedir ki? Kısa süre görünen, sonra yitip giden buğu gibisiniz. Bunun yerine, “Rab dilerse yaşayacak, şunu şunu yapacağız” demelisiniz.

Okunan bölümde birkaç yere iş gezisi yaparak ürünlerini satmaya çalışan bir grup iş adamından bahsedilmektedir. Bazı şeyler satacak ve belki bazı şeyler alacaklardı. Gidecekleri yere uygun ulaşım araçlarını ayarlayacaklardı… Tıpkı bizim gibiler! Gayet normal! Ama bu planlama sürecinde 3 hata yapıyorlar.

1.Planlarını Tanrı’yı düşünmeden yapıyorlar: Ne yapmak istediklerini gayet iyi biliyorlar. Ama planlarında Tanrı’nın olmadığını açık bir şekilde gösteriyorlar. 15. Ayette Yakup onlara şunu öğütlüyor “Rab dilerse yaşayacak, şunu şunu yapacağız” diyin diyor. Ülkemizde kültürel olarak nasıl uygulanıyor? İnşallah. Belki bu kelimeyi çok kullanmıyoruz. Arapça olduğu için ama başka türlü ifade edebiliriz.
Bazı kardeşlere hayranım. Her planlarında Tanrı’nın isteğine açık olduklarını sık sık ima eder ve yaşarlar. Rab dilerse, Tanrı izin verirse, Tanrı da uygun görürse sözleri ve tavrı çok iyidir. Bu demektir ki özne Tanrı’dır, ben değil. Her şeye Egemen Tanrı’dır, ben değil… Tanrı olmadan bir şey yapamayız.
Pavlus bunu çok iyi biliyordu ve mektuplarında sık sık buna değiniyordu. Efes kilisesine Elçilerin işleri Mektubunda şöyle seslendi : “Tanrı dilerse yanınıza tekrar döneceğim” Elç 18:21. Yine 1.Korti 4:19’da da “Ama Rab dilerse yakında yanınıza geleceğim…” diyor. Bu sözleri Pavlus sadece büyülü birer söz gibi söylemedi ama aynı zamanda tavırlarıyla belli etti. 1.Korin 16:5-8 ayetleri de güzel bir örnektir.

2.Planlarımız bir amaç/hedef içermelidir: İş adamlarının amacı neydi, para kazanmak. Bizlerde plan yaparken sonuçta bazı ürünler bekleriz. Bizlerde kimi zaman para kazanmak, kimi zaman başarılı olmak isteriz. Bizler ürün almak için ekeriz ama büyüten RAB’dir. Tutumumuz sadece planlamayı değil ama planın kendisini etkiler.
Planlama aşamasından planları uygulayana kadar Rabbe dua ile yaklaşmalı ve sormalıyız. Rab kapıyı aç, bu okula ya da şu işe gireyim şeklinde değil, eğer istersen sağla diye dua etmeliyiz. Her adımı O’nunla planlanmalıyız. Aynı zamanda planlarımız Tanrı için ve Tanrı’yla olmalıdır. İşadamlarının ilk hatası neydi? Tanrı’yı planlarının dışında tuttular.
Biz hiçbir zaman tam olarak sonuçları planlayamayız. Eğer Tanrı’nın planlarımız üzerinde egemen olduğunu kabul edersek meydana gelecek değişikliklerde korkuya kapılmamız gerekemeyecektir.

3.Diğer bir hata ise planlarımızla övünmektir: 1.Yuhanna 2:16-17’de bize güzel mesajlar verir. GURUR! Yaşamın verdiği GURUR. Biliyoruz ki gurur düşüşten hemen önce gelir. Tanrı bizi övünme ve gururdan uzak tutmak istiyor.
Özdeyişler 27:1 Yarınla övünme… Yani kısaca planlarınla övünme, alçakgönüllü bir şekilde Rabbin huzuruna getir.
Planlarımızda Rabbi unutmayalım. İsa Mesih Tanrı özüne sahip olduğu halde babasını onurlandırıp, benim değil senin isteğin olsun dedi. İnsan yüreğinde gideceği yolu tasarlar ama adımlarına Rab yön verir.

Sizin yarın için planınız nedir? Planlarınızla kimi onurlandırmayı düşünüyorsunuz?

6 Nisan 2010 Salı

DİRİLİŞ BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!

4/04/2010 DİRİLİŞ BAYRAMI KONUŞMASI
Artık bilgi ve haber her yerden taşar oldu. Televizyon, gazeteler, internet, kulaktan kulağa dolaşan haberler derken doğru haberi ayırt etmek zorlaşır oldu. İnsanlar kimi zaman neye inanacaklarını şaşırır olurlar. Eğer güvenilir habercilik zayıflamışsa, şüphecilik artacak ve haberin özünü bulma ihtiyacı aratacaktır.

Birkaç haber işitmiş olduğunuzu varsayın. Mesela;
-Doktorun birisi kansere çare bulmuş ve her türlü kanseri iyileştirebildiğini iddia ediyor. Ne düşünürsünüz?
-Diğeri ise şöyle der mesela Carl Sagan demiş olsu: “Evrende 300 milyar yıldız var”. Ne düşünürsünüz?
-Parkta çalışan boyacı ise “Bank yeni boyandı dikkat edin” derse ne yaparsınız?
Bu haberlerden hangisine inanırsınız? Neden? Ya da inanmazsınız neden?
Belki bazılarına inanırız bazılarına ise inanmayız. Belki hepsi doğru belki hepsi yanlış, ya da ifadelerden bazıları yanlış bazıları doğru…

Burada birkaç önemli test aracı var. Birisi haber kaynağı kimdir, diğeri benim ihtiyaç ve ilgi alanımdır. Diğeri olayın tam kaynağından duymak, görmektir.
-Eğer kansersek veya yakınımız hastaysa hemen bu kişiye ulaşmaya çalışır daha çok bilgi edinmeye uğraşırız. Geçtiğimiz günlerde çiğdem isimli bir arkadaşla tanıştık. Annesi kanser olduğu için çok üzgündü. Onu çok iyi anladım çünkü benim annem de aynı sıkıntıyla karşı karşıya kalmıştı. Eminim böyle bir haber Çiğdem’in ve annesinin dikkatini çok fazla çekecektir.
-Diğer taraftan evrende 300 miliyar yıldız olması olağan üstü bir bilgiyken beni ilgilendirmez ve hayatımız doğrudan etkilemez diyerek umursamazca da olsa kolayca inanırız.
-Son örnekte ise boyalı bank beni doğrudan ilgilendireceğinden bilgi ne kadar güvenilir kaynaktan gelse de test etmek isteriz. Çünkü elbisemizin zarar görmesini istenmeyiz ve bir elle yoklama yapar kurumuşsa otururuz ya za boyalı olmayan bir tane ararız. Basit bir konuda bile doğruluğu sınamak istiyorsak hayati meseleleri sorgulamak çok doğaldır
Size desem ki “ölmüş bir kişi bugün dirildi”, ne düşünürsünüz? Sanırım her gün diriline bir kişi ile karşılaşmıyorsunuzdur J Şimdi Kutsal Kitap’tan bu habere verilen bir kaç tepkiye birlikte bakalım.

Birlikte Yuhanna 20. Bölümü okuyalım.
İlk olarak Mecdelli Meryem haberi diğer öğrencilere getiriyor. Öğrenciler neredeler? İsa Mesih öldükten sonra sıra kendilerine gelecek korkusu ile gizli bir yerde bir araya gelip kapıyı kilitlemişler. İlk duyanlar Petrus ve Yuhanna.

BİR HABER GELDİ! İSA MEZARDA YOK!
NE YAPTILAR?
àHemen koşup mezara gittiler (20:4).
àGidip araştırdılar. İşin aslını öğrenmeye çalıştılar.
àAraştırmada ne buldular? Doğru mezara gelmişler, kefen var ama ceset yok. Demek ki çalınmamış, İsa dirilimiş. Petrus ve Yuhanna İsa Mesih’in dirildiğine iman ettiler (20:8).

Şimdi bir de diğer öğrenci olan Tomas’ın tepkilerine bakalım.

Tomas, Aramice’de İkiz anlamına gelen bir isimdir. Tomas 12 öğrenciden birisiydi. 3 yıl boyunca İsa’yı takip etti, taki İsa çarmıhta ölene kadar. Sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Tomas gerçekçi ve keskin bir zekaya sahipti. Aslında çağımızda da önem taşıyan bir özelliktir. Gerçek nedir? İşin aslı nasıldır gibi sorular her alanda bizim doğruya ulşamamız için yardım eden bir özelliktir. Bu sebepledir ki her şeyi sorgulayan Tomas a bir lakap takılmıştır, “Kuşkucu Tomas”. Belki isteseydi çok iyi bir felsefeci olabilirdi. İsa’nın herbir öğrencisi büyük fedakarlık göstermiştir. Evlerini, mallarını satıp, yada kiraya verip, akrabalarını bıraktılar ve İsa nereye giderse O’nun takip ettiler. Tomas’ın neleri bıraktığını bilmesek de onun çok sadık ve gerçekçi bir yapısı olduğunu biliyoruz. Hatta İsa ile ölmeye bile hazır olduğunu kendi ağzından duyurdu (Yuh. 11:16). İsa Mesih büyük işler yapıyordu, hastaları iyileştiriyor, cinleri kovuyor ve insanların günahlarını bağışlıyordu. Diğer tarafta ise halk yavaş yavaş İsa’ya karşı ayaklanıyorlardı. Yani ortam çok tehlikeli ve gerginbir hal olıyordu. Tomas yine de O’nunla ölüme bile gitmeye razıydı. Ama İsa Mesih öldürülünce büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Ona göre durum tam bir trajediydi!

Üç günlük karanlık, soğuk ve yıpratıcı günün ardından olağanüstü bir şey oldu. İsa öğrencilerin arasında belirdi.

Öyle ki tüm öğrenciler bir aradayken onların arasında değildi (20:24). O İsa ile buluşma anını kaçırmıştı.
Tomas öğrencilerin yanına gelince eminim herkesin heyecanlı ve coşkulu şekilde kendisine şöyle dediklerini işitti “Tomas bil bakalım ne oldu? İsa dirildi, aramıza geldi. Gözlerimizle gördük. İşte tam burada odanın tam orta yerindeydi!” Ama bizim gerçekçi Tomas ne dedi? “O’nun ellerinde çivilerin izini görmedikçe, çivilerin izine parmağımla dokunmadıkça ve elimi böğrüne sokmadıkça inanmam dedi” (20:25).
8 gün sonra İsa Mesih Tomas’ın da aralarında olduğu bir anda yine öğrencilerine tekrar göründü. Ve Tomas’ın beklentisini de bildiği için onu kendi kimliği hakkında ikna etmek üzere yine aralarındaydı. Evrenin yaratılışında etkin O’lan, görünmez Tanrı’nın görüntüsü olan İsa Mesih’in Tomas’ın ihtiyacını biliyor ve karşılamak istiyordu. O’nun karşısına dikilmiş “Parmağını uzat! Ellerime bak, elini uzat böğrüme koy. İmansız olma imanlı ol” diyordu. (SLAYT)

Sonra İsa şöyle devam etti. “Beni gördüğün için mi iman ettin” dedi. “Görmeden iman edenlere ne mutlu!” Yani “görmesen de iman et!” dedi. İşte o zaman aslında Tomas’ın yeni bir yaşama dirildiğini görüyoruz. Artık şüpheler dağılmış, ikna olmuş ve hayatının kalan süresince İsa Mesih için yanan tutuşan iyi bir hizmetkar olmuştur.

Bugün bizim aramızdakilerin de şüpheleri olabilir. Bugün çok özel bir gündür. İsa Mesih bedenen aramızda olmasa da ruhen bizimle birliktedir. Bugün size de bir haber iletildi ve iletilmeye devam ediyor. İSA ÖLDÜ ve DİRİLDİ! Bu bilgiyle ne yapacaksınız? Hayatınız için önem arzediyor mu? Yarınıbnızı etkiler mi? EVET! O halde bu bilgiyi değerlendirin. Şüpheniz olması normaldir. Ama şüphenizi yenmek için Tanrı’dan bir diliğiniz, soracağınız bir sorunuz yok mu?

Bir iddianın, sözün güvenilir olabilmesini sağlamak isterseniz bir kaç yöntem vardır.
Sadece bir tanesinden bahsedelim: Birebir uygulayarak göstermek.
“Dr. Evan O’Neill Kane, lokal anestezi fikrini 1921 yılında, New York’ta bir hastanede kendi apandisini çıkartarak ileri sürdü. Ve böylece tüm medikal camiasının dikkatlerini üzerine çekti”. Bu çok güvenilir bir sözdür.

Aynı şekilde İsa Mesih Diriliş sabahı kaya mezardan dışarı adımını atar atmaz ciddiye alınmayı hak etti.
Çünkü dirilmekle;
-İsa Mesih’in söylediği herşeyin doğru olduğu kanıtlandı.
-Tanrı’nın ihtiyaç duyduğumuz herşeyi sağladığını garanti etti.
-Bu gerçeğe inananların günahlarının aklanacağı müjdesi verildi.
-İsa Mesih’in ona inanan herkesle birlikte heran olacağının garantisidir (Matta 28:20).

ROMALILAR 4:25à “İsa suçlarımız için ölüme teslim edildi ve aklanmamız için diriltildi” der.

İsa öldü ve DİRİLDİ! Bugün hepimiz bu diriliş gerçeği üzeridne düşünelim. Boyanmış bir banktan, kanserin tedavisinden, evrendeki yıldızların sayısından tüm bilgilerden daha önemli bir konudur. Ve hepimizin hayatını doğrudan etkileyecek bir gerçektir.

Tomas İsa Mesih’in yaralarına dokunup ikna olunca “Rabbim ve Tanrım” dedi. Büyük ihtimal, dizlerinin üzerine çöküp İsa’nın ayaklarına sarıldı. Gözyaşları içinde tapındı.

Ya sizin tepkiniz ne olacak? Tüm günahlarınızı silebilecek olan, yepyeni taze bir hayatı size sağlayacak olana cevabınız ne olacak? Ya da yıllardır onunla yürüyen ama bazı konularda şüpheleri olan diğerleri ne yapacaklar? Bugün hepimiz İsa Mesih’ten ihtiyacımız olanı dileyelim. O hepimiz üzerinde etkindir. O alçakgönüllü ve bir o kadar da güçlüdür.

İSA DİRİLDİ! HEPİNİZE ESENLİK OLSUN!

Armoni Grubu Diriliş Bayramı Davetiyesi